Türkiye’nin Potansiyeli, tek Eksik Ekosistem
Türkiye’nin tarım, hayvancılık ve zanaatte dünyada eşi az bulunan bir potansiyele sahip olduğunu; ancak su, toprak, genç nüfus ve dijital imkânlar mevcutken bunları bir araya getirecek adil ve şeffaf bir sistem olmadığı için bu potansiyelin değerlendirilemediğini anlatıyor. Anadolu köylerindeki gençlerin hem ahırda hem TikTok’ta olması üzerinden, üretimle dijital dünyanın aslında aynı elde buluştuğu, eksik olanın ise bunu organize eden model olduğu vurgulanıyor. Nar Atlası, bu çerçevede Türkiye’nin üretim gücünü veri, harita, hikâye ve planlama ile birleştirerek; “emek var ama sistemi yok” sorununa çözüm arayan, tarım ve zanaati nostaljiden çıkarıp yeni nesil bir gelecek ve kariyer alanına dönüştürmeyi hedefleyen bir altyapı denemesi olarak konumlanıyor.
Bir ERP’den Ekosisteme…
2019–2025 arasında Buybase’te sıfırdan ERP ve e-ticaret ekosistemi kurma deneyiminden çıkan dersleri anlatıyor; KOBİ’lerin Excel, WhatsApp, ayrı kargo panelleri ve dağınık muhasebe programlarıyla aslında yazılıma değil, yeni bir “iş yapma şekline” ihtiyaç duyduğunu vurguluyor. Teknolojiden çok alışkanlıklarla, değişimi sahiplenecek liderlik ve sabır eksikliğiyle mücadele edildiğini, ürün yöneticiliğinin ekran çizmekten çok üretim, yazılım ve kullanıcı arasında “anlam tercümanlığı” yapmak olduğunu gösteriyor. Çoklu ülke, çoklu döviz ve çoklu kanal yapısının, “bir ürün ekleyelim her yerde görünsün” cümlesinin arkasında ne kadar karmaşık bir denklem olduğunu ortaya koyarken; en büyük kırılmanın, teknik başarıya rağmen hatalı sahiplik ve adil olmayan oyun kurgusu nedeniyle yaşandığını anlatıyor. Sonuçta, bu deneyimin Nar Atlası’na şu fikri taşıdığı netleşiyor: Türkiye’de emek değil, sistemi olmayan emek problemi var ve insanlar aslında yazılımı değil, işlerini daha akıllı, bütünleşik ve sürdürülebilir yapma biçimini satın alıyor.

